Evvel zaman içinde, yediveren güllerin kokusunu taşıyan Koralya Krallığı’nda, gök mavisi kuleleriyle ün salmış Ayışığı Sarayı yükselirmiş. Bu sarayın en parlak yıldızı ise kalbi merhametle çarpan Prenses Mira’ymış. Mira’nın annesi yıllar önce ona, “Gerçek sevgi kapıları zorla değil, saklı sevda anahtarıyla açılır,” diyerek gümüşten bir anahtar bırakmış; fakat anahtarın hangi kilide ait olduğu sır olarak kalmış.
Günlerden bir gün saraya, uzak diyarlardan gelen genç haritacı Rüzgâr kabul edilmiş. Rüzgâr, atlaslarla dolu çantasında diyar diyar gizemli geçitler arar, geceleyin yıldız haritaları çizermiş. Prenses Mira bu misafirin özgür ruhuna hayran kalmış, Rüzgâr ise Mira’nın gözlerindeki iyiliğe tutulmuş. Yine de ikisi de susar, hislerini rüzgâra fısıldarmış.

Bir akşamüstü Rüzgâr, sarayın kütüphanesinde eski bir parşömen bulmuş: “Ayışığı Sarayı’nın gizli bahçesinde saklı Ebedî Kalp Kapısı, doğru anahtarı hisseden yüreklere açılır.” Parşömenin köşesine, gümüş bir anahtarın çizimi iliştirilmiş. Rüzgâr soluğu Mira’nın yanında almış. Prenses, annesinin hediyesini avuçlarında görünce kalbi hem heyecan hem korkuyla çarpmış.
Dolunayın süt ışığı altında bahçeye inmişler. Çiğ taneleri zümrüt çimleri parlatırken güller, sanki sır verecekmişçesine başlarını eğmiş. Sazlıkların ardında, ay biçimli bir kemer ve ortasında ince, kilitsiz görünen taş bir kapı belirivermiş. Mira anahtarı kilit aramadan kapıya dokundurmuş. Taş, kalbin gizli şarkısını duymuş gibi titremiş; üzerinde gümüş çizgiler dolaşarak kalp şeklinde bir oyuk açmış. Anahtar oyuğa kendiliğinden oturmuş ve kapı çiçek kokulu ışığa bürünerek aralanmış.
Kapının ardında, gölgesiz bir avlu ve ortasında yakut gibi parlayan Sevgi Kristali duruyormuş. Kristal, yakınındaki iki yüreğin ritmine ayak uyduruyor, her atışta kırmızı ışınlar yayarak bahçeyi pembe sisle dolduruyormuş. Mira ve Rüzgâr’ın avuçları istemsizce birleşmiş; kristal, sevdanın korkudan özgür hâline şahitlik etmiş.
O an Mira anlamış ki saklı sevda anahtarı aslında tek bir kilide değil, korkusuzca sevgiyi paylaşacak iki yüreğe aitmiş. Sarayın duvarlarını aşan efsane, krallığa “Gerçek aşk, anahtarı değil cesareti bulanın kapısında çiçek açar” sözünü miras bırakmış. Ve Ayışığı Sarayı’nda, her dolunay gecesi güller, iki cesur kalbi alkışlar gibi yeniden kokmaya başlamış.
İlgili Kategoriler