Bir varmış bir yokmuş… Yıldızların göz kırptığı bir gecede geniş ovalarla çevrili bir kasabada Ayşe adında meraklı bir kız yaşarmış. Ayşe, penceresinden gökyüzünü seyreder, yıldızların ona fısıldadığına inanırmış. Bu tutku onu kasabanın bilgesi Derviş Dede’ye götürmüş. “Gökteki ışıltıya ulaşmak istiyorum,” deyince dede sakalını sıvazlayıp gülümsemiş:
— “İnsan isterse dağın tepesine de, yıldızlara da varır; kalbinde cesaret, aklında azim olsun.”
Sözler Ayşe’nin yüreğine kıvılcım düşürmüş. Ertesi gün anne-babasına:
— “Uzaya gitmek istiyorum!” demiş. Annesi şaşırsa da babası “İmkânsız değil, yalnız hazırlık gerek,” diyerek kızını desteklemiş. Ayşe hayallerindeki roketi kağıda çizmeye başlamış, fakat malzemesi yokmuş. Bir akşam bahçedeki dut ağacının altında otururken Derviş Dede elinde ceylan derisine yazılı bir parşömen getirmiş:
— “Bu eski hesaplar uzaya yol gösterir; kalbi temiz olana emanet edilmelidir.”
Eski işaretleri çözmek için günlerce uğraşan Ayşe, babasının yardımıyla kasabanın demirci ustasına gitmiş. Usta dayanıklı metal paneller yapacağını, komşular da tahtalar, ipler, deri bağlantılar sağlayacağını söylemiş. Öğrenciler vidaları sıkmış, çiftçiler kıymık temizlemiş; kısacası herkes el birliğiyle Lokomotif Lale’nin tersanesine benzer bir alan kurmuş. Haftalar süren emekle gümüş gövdeli bir roket yükselmiş. Kumanda panelini kasabanın marangoz çırağı özenle yerleştirmiş.
Uçuş sabahı meydan tıklım tıklım dolmuş. Annesi gözyaşlarıyla sarılmış, babası “Korkarsan göğün aydınlığı seni cesaretlendirsin,” demiş. Roket önce homurdanmış, sonra dumanlar eşliğinde göğe yükselmiş. Ayşe pencereden baktığında kocaman sandığı kasaba mercimek tanesi kadar kalmış. Bulutları aşınca yıldızlar etrafında dans eder gibi parlamış; kalbi “Hayalim gerçek!” diye atmış.
Roket uzayın karanlığında süzülüp Ay’a varmış. Yüzeyi gri tozlarla kaplıymış. Ayşe ağır adımlarla yürüyüp avucuna biraz toz almış:
— “Burası da başka bir masal âlemi…”
Görevini tamamlayınca kabine dönmüş, dönüş hesaplarını yapmış. Mavi gezegen ufukta belirince hayranlıkla fısıldamış:
— “Ne kıymetli bir yuva!”
Kasaba günlerdir gözü göklerde Ayşe’yi bekliyormuş. Roketin silueti belirdiğinde alkışlar ve dualar yükselmiş. Ayşe indiği an annesi-babası sarılıp sevinç gözyaşları dökmüş; Derviş Dede “İnsan isterse evrenin kapılarını aralar,” diyerek gülümsemiş.
O günden sonra kasabada herkes hayallerin gücüne inanmış. Çocuklar yıldız defterleri tutmaya, büyükler “Ayşe cesaretiyle başardı, biz de başarabiliriz” demeye başlamış. Böylece Uzay Yolculuğu Masalı dilden dile dolaşmış; minik yürekler cesaret ve umutla dolmuş, masalların gerçeğe dönüştüğünde ufku nasıl aydınlattığını görmüşler.
Gökten üç elma düşmüş: biri masalı dinleyen miniklerin, biri anlatanların, biri de yıldızlara uzanan cesur Ayşe’nin başına… Hayalleriniz de sizi evrenin en parlak ışıklarına taşısın!