Vaktiyle uzak diyarlarda, yeşil tepelerin denize uzandığı küçük bir balıkçı kasabası varmış. Bu kasabada, sabahın ilk ışıklarıyla uyanan insanlar, günlük rızkını elde edebilmek için denizin sakin sularına açılırmış. Her bir balıkçı kendine özgü hikâyeler taşır, ama en ilginç öykü Sefa adlı mütevazı bir gence aitmiş. Sefa, güleç yüzlü, yüreği sevgi dolu ve her daim yardıma koşmaya hazır biriymiş. Yoksul olsa da elindeki ekmeği bölüşür, hiç kimseyi geri çevirmezmiş. Onun bu iyi yürekliliği bütün kasabanın dilindeymiş, hatta denizdeki dalgalar bile sanki Sefa’yı tanırmış.
Sefa’nın en büyük hayali, balıkçı kayığıyla uzak denizlere açılıp çeşit çeşit balıklar tutmakmış. Fakat elinde yalnızca küçük, yamalı bir kayık ile eskimiş ağlar varmış. O yine de sabahın serinliğinde denize açılır, şansını denermiş. Kasabanın yaşlıları derdi ki: “Denizin kalbi temiz olanlara cömert davranır.” Sefa da bu söze inanır, sürekli içinden dua edermiş. Günlerden bir gün, güneş henüz ufuk çizgisinden doğarken, Sefa denize ağlarını atmış. Çok beklemesine gerek kalmamış; ağı çektiğinde içinde koca, parlak pullu, göz alıcı bir balık olduğunu görmüş.

Bu balık sıradan bir balık değildir. Sanki gökyüzündeki yıldızların ışıltısını üzerinde taşıyormuş. Sefa balığın güzelliğine hayran kalmış, ancak onu satmaya da kıyamamış. Tam geri salacakken balık dile gelmiş: “Ey iyi yürekli genç, beni serbest bırakırsan sana minnettar kalacağım. Karşılığında her dileğini yerine getirmeye çalışacağım.” Sefa şaşırmış ama balığın sözlerine inanmış, çünkü kalbi temizmiş. Hiç düşünmeden onu usulca suya bırakmış. O an balık, altın rengi bir parıltı saçarak gözden kaybolmuş. Sefa da bunun bir rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu anlamaya çalışarak kıyıya dönmüş.
Kıyıya varınca ailesi ve komşuları heyecanla Sefa’yı karşılamış. Herkes tuttuğu balıkları merak ederken Sefa, “Bugün öyle bir balık yakaladım ki anlatamam. Ama onu tekrar denize saldım,” demiş. Kasabanın insanları bu duruma şaşırmışsa da Sefa’nın kararına saygı duymuşlar. Akşam evine döndüğünde içini büyük bir huzur kaplamış. O gece rüyasında aynı parlak balık belirivermiş ve ona “Merak etme, senin gibi iyi kalpli olanlar daima ödüllendirilir,” diye fısıldamış. Ertesi sabah Sefa uyandığında kapısının önünde yepyeni bir kayık ve sağlam ağlar bulmuş.
Bütün kasaba bu mucizevi durumu duyunca şaşkınlık içinde kalmış. Zenginlerden biri Sefa’yı kıskanmaya başlamış. Bu kişi, servetini daha da artırmak isteyen açgözlü ve kibirli bir tüccarmış. Balığın sihrini kendi çıkarı için kullanmak üzere planlar yapmış. Sefa’yı izleyerek balığın ortaya çıktığı yere gitmiş. Günlerce beklemiş ama öyle bir balık görememiş. Öfkesi giderek büyümüş. Sonunda, sahte bir yardım bahanesiyle Sefa’yı yanına çağırmış ve onunla denize açılmak istemiş. Sefa iyi niyetiyle kabul etmiş, ancak başına geleceklerden habersizmiş.

İkisi aynı kayığa binip denize açıldıklarında hava son derece güzeldir. Fakat hırslı tüccarın kalbindeki kötü niyet, denizin maviliğini bile karartacak güçtedir. Tüccar, Sefa’yı kandırıp ağları açıkta bırakmasını istemiş. Kısa süre sonra ağlar ağırlaşmaya başlamış. Sefa büyük bir balık yakaladıklarını sanarak sevinmiş. Oysa ağları çekince içinden aynı parlak balık çıkmış. Tüccar balığı görünce gözleri fal taşı gibi açılmış ve onu ele geçirmek istemiş. Fakat balık, yine Sefa’nın gözlerinin içine bakarak konuşmuş: “Bana zarar vermek isteyen kalplerin niyeti belli, senin seçimin nedir?”
Sefa, balığın sorusunu duyunca yüreğindeki merhametle cevap vermiş: “Ben seni yine özgür bırakmayı seçiyorum. Hakkımda ne düşünürlerse düşünsünler, senin bu sularda yaşaman benim çıkarımdan daha önemli.” Tüccar ise hiddetle haykırmış: “Hayır! Onu bana ver, dile benden ne dilersen!” Ama Sefa, balığı korumak için direnmiş. O sırada aniden fırtına kopmuş, kayık sarsılmaya başlamış. Dalgalar kayığı neredeyse devirecek kadar yükselmiş. Tüccar panikle sağa sola savrulurken, Sefa balığı denize geri bırakmak için çabalıyormuş. Tam o anda balık kuyruğunu hızla çırpmış, gökyüzünden yıldırım gibi bir ışık huzmesi inmiş ve bütün kasaba tepeden tırnağa aydınlanıvermiş. Tüccar korkuyla dizlerinin üstüne çökerken, fırtına bir anda diner gibi olmuş. Balık, suyun üstünde son bir kez belirerek Sefa’ya “Teşekkür ederim,” demiş ve gözden kaybolmuş.

Kısa süre sonra gökyüzü sakinleşmiş, deniz eski dinginliğine kavuşmuş. Tüccar, yaptıklarından pişman olarak Sefa’dan özür dilemiş. Sefa ise onu affetmiş ve “İyilik, paylaşıldıkça çoğalır,” demiş. O günden sonra kasabada, balığın mucizesi ve Sefa’nın temiz kalbi dilden dile anlatılmış. Sefa yeni kayığıyla açıldığı denizden hep bereketle dönmüş. İnsanlar da bu masalı çocuklarına anlatarak iyiliğin önemini nesilden nesile aktarmış.
