Evvel zaman içinde, uzak bir diyarda Sümbül adında minicik ama yüreği kocaman bir serçe yaşarmış. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanır, gökyüzünün maviliğine sevinçle kanat çırpar, “Uçsuz bucaksız diyarlarda neler var acaba?” diye düşünürmüş. Fakat ailesi kaygılıymış: “Kanatların henüz güçsüz, başına iş açarsın.” Sümbül’ün merak ateşi ise sönmezmiş. Bir gün yemyeşil ormanda gezinirken yaşlı Kaplumbağa Bilgin’le karşılaşmış. “Uzaklara gitmek istiyorum,” demiş. Bilgin, ağırbaşlı bir gülümsemeyle “Cesaret güzeldir; ama yol sabır ve dayanıklılık ister,” diye nasihat etmiş.
Kısa süre sonra Sümbül, sık sık yolculuk yapan Leylek Fadime’ye danışmış. Fadime ona gökyüzü akımlarını okumayı, rüzgâr yönünü koklamayı, dinlenmek için sakin göletler bulmayı öğretmiş. Sümbül’ün içindeki korku yerini tatlı bir heyecana bırakmış. Bir sabah erkenden kanatlarını açmış, rüzgârın fısıltılarını dinleyerek ormanın sınırını aşmış. Yeni ağaçlar, rengârenk çiçekler, hiç görmediği hayvanlar ufkunu genişletmiş; her anı sevinç ve şaşkınlıkla doldurmuş.

Derken gök kararıp şimşekler çakmış; şiddetli bir fırtına patlamış. Kanatları ıslanınca uçmakta zorlanan Sümbül, koca bir çınarın kovuğuna sığınmış. Korkuyla titrerken Kaplumbağa Bilgin’in “Sabır…” ve Leylek Fadime’nin “Dayanıklılık…” sözleri aklına gelmiş. Sabırla beklemiş; yağmur dinince kanatlarını güneşte kurutarak tekrar yola koyulmuş. Hemen ardından gökyüzünde parlayan gökkuşağına hayran kalmış. Tam havalanacakken vakur bir baykuş çıkagelmiş: “Merak ve cesaret seni güçlü kılar, ama yolculuk yalnızca görmek değil, öğrendiklerini paylaşmaktır.” Bu sözler küçük serçenin aklına işlerken, Sümbül gökkuşağının altından süzülerek macerasına devam etmiş.

Aylar boyunca yeni dostlar edinmiş: Geyiklerle ormanın derinliklerinde gezmiş, kelebeklerin zarif dansını izlemiş, nilüferlerle süslü göllere konmuş. En uzak noktada bile kalbinde doğduğu yuvanın huzurunu taşıdığını fark etmiş. Sabır, dayanıklılık ve paylaşmanın gerçek gücünü özümseyince, rüzgârın rehberliğinde yuvasına dönmüş. Ailesi onu sevinç gözyaşlarıyla karşılamış; Sümbül, kanatlarının küçüklüğüne aldırmadan dünyayı keşfedebileceğini kanıtlamış.
O günden sonra “Cesur Serçe” adı ormanda dilden dile dolaşmış. Yeni maceralara atılmaktan çekinen her kuş, Sümbül’ün azmini hatırlayıp cesaret bulmuş. Göklerde süzülen her minik serçede onun yüreğinin bir parçası yaşar, merakla ve sevgiyle kanat çırparmış.
