Bir varmış bir yokmuş, yeşil yaprakların gökyüzüne dokunduğu, derelerin şarkı söylediği bir ormanda, “Fındık” adında küçük bir sincap yaşarmış. Fındık, kıvırcık kuyruğu ve meraklı gözleriyle her gün meşe ağaçları arasında dolaşır, ceviz toplarmış. Ama bir sorun varmış: Fındık, bulduğu cevizleri kimseyle paylaşmaz, hepsini koca bir oyukta biriktirirmiş. “Bunlar sadece benim!” diye söylenir, arkadaşlarını bile kovarmış.
Bir sonbahar sabahı, ormana tuhaf bir sessizlik çökmüş. Fındık, her zamanki gibi ceviz peşindeyken, “Tık tık!” diye bir ses duymuş. Sesin geldiği yere koşmuş ve karşısında kanadı kırık minik bir serçe görmüş. Serçe titreyerek, “Bana biraz yiyecek verir misin? Soğuktan gücüm kalmadı,” demiş. Fındık, cevizlerini sıkıca kucaklayıp, “Olmaz! Bunlar benim!” diye bağırmış ve oradan uzaklaşmış.
O gece, gökyüzünde kara bulutlar toplanmış. Rüzgar uluyarak ağaçları sallamaya başlamış. Fındık, yuvasında cevizlerini sayarken, “Güm!” diye korkunç bir gürültü duymuş. Dışarı bakmış ki ne görsün? Fırtına, en sevdiği meşe ağacını devirmiş, içinde biriktirdiği tüm cevizler de toprağa saçılmış! Fındık, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış: “Şimdi ne yiyeceğim? Her şeyim gitti!”
Ertesi sabah, açlıktan bitkin düşen Fındık, yuvasından çıkmış. O sırada, dün yardım istediği serçe, yanında yaşlı bir kaplumbağa ve sevimli bir tavşanla gelmiş. Serçe, kanadını sargılıymış ama gülümsüyormuş: “Sen bana yardım etmedin ama biz yine de senin için bir şeyler topladık,” demiş. Tavşan, patisinde birkaç ceviz uzatmış: “Al, bunları ye. Paylaşmak güzeldir!” Kaplumbağa ise bilgece sırıtmış: “Cömertlik, ormanın en eski sırrıdır küçük sincap. Dene, gör!”
Fındık’ın gözleri dolmuş. Utancından yere bakarak, “Ben… ben çok bencil davrandım,” demiş. Sonra aklına bir fikir gelmiş. Koşa koşa yıkılan ağacın yanına gitmiş ve toprağa saçılan cevizleri toplamaya başlamış. Sonra hepsini ormandaki hayvanlara dağıtmış: “Alın, bu cevizler hepimizin!” diye heyecanla bağırmış. Serçeye, kirpilere, hatta hiç tanımadığı karıncalara bile…
Zaman geçmiş, Fındık’ın paylaştığı cevizler filizlenip minik ağaçlar olmuş. Orman, eskisinden daha gür ve bereketli hale gelmiş. Artık herkes Fındık’ı “Cömert Sincap” diye çağırıyormuş. En güzeli de, Fındık’ın yüreği sıcacıkmiş çünkü dostluklar, biriktirdiği cevizlerden çok daha değerliymiş.
Ve Masalın Sırrı:
“Paylaştıkça çoğalır mutluluk, sakladıkça değil. En büyük hazine, yüreğimizi açmakmış meğer!”