Bir varmış, bir yokmuş… Göğe uzanan dumanları, mis gibi ekmek kokan sokaklarıyla koca bir şehir varmış. Sabahları pazardaki renkli tezgâhlar açılır, çocuk kahkahaları kaldırımlarda çınlarmış. Şehrin en gurur veren sesi ise iri kulplu kırmızı itfaiye arabalarının sirenleriymiş; çünkü onlar, sokakların koruyucu melekleri kabul edilirmiş.
Bu şehirde Aslan adında meraklı bir çocuk yaşarmış. Bir gün parkta oynarken gördüğü itfaiye aracının parlak kırmızısı, uzayan merdiveni ve gür sesi kalbine ateş düşürmüş. “Büyüyünce ben de bu arabaya binip yangın söndüreceğim,” demiş babasına. Yıllar geçmiş; Aslan sözünü tutmuş, azimle çalışıp itfaiyeci olmuş.
Günlerden bir gün sabah nöbetindeyken merkez telefonu çalmış. Sirenler çınlayınca Aslan ve ekibi hemen yola koyulmuş. Dar sokakları ustalıkla aşarak dev alevlerin sardığı yüksek bir apartmanın önüne gelmişler. Duman gökyüzüne uzanıyor, sokak halkı telaşla kaldırıma toplanıyormuş. Hortumlar bağlanmış, merdiven hızla yukarı uzamış. Aslan, yangın söndürme nozulunu kavrayıp alevlere su püskürterek kardeşleriyle omuz omuza mücadele etmiş.

O sırada alt kattaki bir dairede bir anne ve iki çocuğun mahsur kaldığı haberini almışlar. Duman kapıyı geçilmez bir perdeye çevirmiş; içeride nefes almak zorlaşmış. Hiç düşünmeden içeri dalan Aslan ve arkadaşı, çömelerek ilerleyip anneyle çocukları balkon kapısına taşımış. Uzayan itfaiye merdiveni tam balkon hizasına gelince anne, titreyen evlatlarını kucaklayıp demir basamaklara adım atmış. Aslan da arkalarından çıkarak güvenle aşağı inmelerini sağlamış.
Sokakta bekleyen kalabalık derin bir nefes alıp alkışa boğulmuş. Anne gözyaşları içinde “Kurtarıcım!” diye haykırmış, çocuklar Aslan’a sarılmış. O an genç itfaiyecinin yüreği tarifsiz bir sevgiyle dolmuş; bir can kurtarmanın değeri dünyalara bedelmiş. Yangın tamamen söndürülüp apartman sakinleri güvenceye alınınca ekip, yorgun ama gururlu, merkezlerine dönmüş.
İstasyonda kaskını çıkarıp yüzünü silen Aslan, “Bugün de görevimizi hakkıyla yaptık,” diye fısıldamış. Arkadaşlarıyla birbirlerine sarılıp başarının sevincini paylaşmışlar. Akşam eve gittiğinde babası gururla, “Hayalini gerçekleştirdin, oğlum!” demiş. Annesi ise dualar edip gözyaşlarını silmiş: “Allah seni korusun, nice canlara nefes oldun.”

O günden sonra Aslan her sabah üniformasını giyerken ilk günkü heyecanı hissedermiş. Çevresindekilere, “Yangınlar ne kadar korkunç olursa olsun, birlik ve cesaretle söner,” dermiş. Şehirde siren sesi duyulduğunda, insanlar bilir ki orada Aslan gibi kahramanlar canını dişine takmıştır.
Sevgili çocuklar, unutmayın: Gökyüzünde duman gördüğünüzde o kırmızı araçlar umudun ta kendisidir. Biz de birbirimize destek olursak en büyük yangınları bile söndürebiliriz. Gökten üç elma düşmüş; biri masalı dinleyen miniklere, biri anlatanlara, diğeri de cansiperane itfaiyecilerin başına… Her birinizin yüreğinde cesaret ve sevgi sonsuza dek ışıldasın.
