Bir varmış, bir yokmuş… Yüzyıllık ağaçların gölgesinde, berrak bir derenin kıyısında yemyeşil bir orman varmış. Burada her canlı huzurla yaşar, gün doğumundan batımına dek şarkılar söyler, çalışır, oynarmış. İşte bu ormanda, yuvasını büyütmek ve kışa hazırlanmak için hiç durmadan emek veren bir karınca yaşarmış.
Bir sabah karınca, dere kenarındaki ekmek kırıntılarını toplamak üzere yola çıkmış. Taşların üzerini kaplayan yosun yüzünden adımları kayganmış ama inatçıymış; suya yaklaşınca ayağı kaymış ve dereye düşmüş. Minik bedeni akıntıya kapılmış, cılız sesi yardıma yetmemiş. Tam boğulacağını sanırken, yakındaki çınar dalında dinlenen bembeyaz bir güvercin onu fark etmiş. Güvercin, gagasıyla ince bir dal koparıp suya bırakmış. Karınca tüm gücüyle dala tutunmuş, kıyıya sürüklenerek canını kurtarmış.
Karınca titreyerek başını kaldırdığında güvercin hâlâ daldan ona bakıyormuş. “Hayatımı kurtardın, sana minnettarım,” diye seslenmiş. Güvercin ince bir ötüşle karşılık vermiş; karınca söz vermiş: “Bir gün sana yardımım dokunursa, tereddüt etme.” Güvercin, küçücük dostunun yüreğine gülümseyerek kanat çırpmış.
Günler geçmiş. Karınca yine yiyecek taşımış, güvercin sabahları dere kıyısında su içmeye gelmiş. Derken ormana yabancı bir avcı çıkagelmiş. Elinde ağ, gözleri bembeyaz güvercini izlemiş. Güvercin su içerken avcı sessizce yaklaşmış. O sırada karınca, uzaktan olup biteni görmüş; alarm çanları çalmış. Minik bacaklarıyla avcıya doğru koşturmuş. Tam ağ atılacağı saniyede karınca, avcının çıplak ayağını dişleriyle şiddetle ısırmış. Avcı acıyla sıçramış, ağ savrulmuş, güvercin kanat çırparak göğe yükselmiş.
Avcı söylenerek uzaklaşınca güvercin bir dala konmuş, derin bir nefes almış. Aşağıda karınca gururla antenlerini sallayarak “Sözümü tuttum!” der gibi zıplıyormuş. Güvercin, “İyilik asla karşılıksız kalmazmış,” diye düşünmüş; minik dostuna şefkatle ötüş göndermiş.
O günden sonra karınca ile güvercin ayrılmaz iki dost olmuş. Her sabah güvercin kanat sesleriyle karıncayı selamlamış, karınca da yuvasından çıkıp ona neşeyle bakmış. Söylentiler kısa sürede tüm ormana yayılmış: En küçük canlı bile en büyük yardımı yapabilirmiş. Ayılar, tilkiler, sincaplar “Kimseyi küçümseme, çünkü herkesin sunabileceği bir iyilik vardır,” diye birbirlerine öğüt vermiş.
Böylece Karınca ile Güvercin Hikayesi, ormanın en sevilen masallarından biri olmuş. Dere kıyısından geçenler hâlâ kara bir nokta ile beyaz bir kanadın yan yana durduğunu görür, “Onlar birbirinin hayatını kurtaran iki sadık dosttur,” derlermiş. Masal da iyilik, dostluk ve karşılıklı yardımın kalpleri nasıl birleştirdiğini her gün hatırlatırmış.