Bir varmış, bir yokmuş… Anadolu’nun bereketli topraklarında, Güneş Köyü adında şen şakrak bir yer varmış. Bu köyde, Elif adında doğayı çok seven bir kız yaşarmış. Elif, her sabah dağlara çıkar, kekik kokulu rüzgârı dinler, renk renk kır çiçekleri toplarmış. Bir gün, gökyüzünde tuhaf bir bulut görmüş. Bulut, yumuşacık bir sesle, “Elif, köyünüz susuzluk tehlikesinde! Bana yardım et!” diye fısıldamış.
Şaşkınlıkla buluta dokununca, bulut pembe ışıklar saçmaya başlamış. “Ben Bereket Bulutu’yum. Ama gücüm, insanların doğaya sevgisiyle artar. Köyünüzün kuyusu kurumak üzere, birlikte yağmur çağıralım!” demiş. Elif, hemen köy meydanına koşup davul-zurna eşliğinde herkesi toplamış. “Gelin, bulutla dans edelim!” diye haykırmış.

Köylüler, halaylar çekip türküler söylemiş. Bereket Bulutu da gökyüzünde dönerek onlara eşlik etmiş. Derken, güm! diye bir sesle gökyüzü kararmış. İnci tanesi gibi yağmur damlaları köye düşmeye başlamış. Kuyu suyla dolmuş, tarlalar yemyeşil olmuş! Ama köyün açgözlü Muhtar Zeki, bulutu yakalayıp altın yağdırmasını istemiş. Elif’i kandırıp bulutu bir kafese hapsetmiş.
O gece, Bereket Bulutu hüzünle ağlamış. Gözyaşları sel olup Muhtar’ın bahçesini süpürmüş! Muhtar, utancından pişman olmuş. Elif’ten özür dilemiş, bulutu serbest bırakmış. Bulut, “Doğa, ancak sevgiyle coşar!” diyerek köyü gökkuşağıyla sarmalamış.

Mutlu Son ve Ders:
Elif ve köylüler, bulutun öğüdünü hiç unutmamış. Artık her bahar toprak anaya teşekkür şenlikleri düzenler, çocuklara doğayı koruma öğretirlermiş. Muhtar Zeki ise köyün en cömert bahçıvanı olmuş!
Küçük Mesaj: Doğa, sevgiyle büyür; açgözlülükle küser. Onu koruyanın yüreği hep ışıldar! 🌼☁️
