Bir varmış bir yokmuş… Uzak bir gölün kıyısında, suyu kristal berraklığında, etrafı yemyeşil bir köy varmış. Bahçelerde armut, elma, şeftali ağaçları çiçek açar; sabah sisinin dağılmasıyla güneş göle inci parlaklığı verirmiş. Köylüler o saatlerde göle iner, neşeyle yüzen ördekleri izler, alkışlar eşliğinde avuçlarındaki ekmek kırıntılarını suya bırakırmış. Neşeli çığlıklar kıyıda yankılanırken Kıvırcık, suya düşen her damlayı hayranlıkla izler, içinden “Keşke cesur olabilsem” diye geçirirmiş. Arada pençesini suya sokar ama kalbi hızla çarpınca geri çekilirmiş.
Bu gölde, tüyleri pofuduk, gagası kısa ve kıvrık, çekingen bir yavru ördek yaşarmış; adı Kıvırcık’mış. Kardeşleri coşkuyla suya dalıp oyunlar oynarken o kenarda oturur, mahcup bakışlarla onları seyreder, çoğu zaman kimsenin dikkatini çekmezmiş. Annesi, kanadını şefkatle üzerine gerip “Unutma evladım, sen de en az diğerleri kadar değerlisin,” dermiş; ama Kıvırcık cesaretini bir türlü toparlayamazmış.
Günler böyle geçerken kuraklık başlamış. Yağmur kesilmiş, gölün seviyesi her gün biraz daha düşmüş; sazlıklar sararıp çatlamış. Köyün ihtiyarları “Böyle giderse tarla sulayacak su bulamayacağız,” diye kaygılanırken, ördekler de serinlikten ve bol yiyecekten mahrum kalmış. Sonunda en iyi yüzen ördekler gölün dibindeki kaynağı açmak için birlikte dalmaya karar vermiş. Çekincesini bildikleri için Kıvırcık’tan söz eden olmamış.
Fakat Kıvırcık içten içe “Ben de yardım etmeliyim; denemeden bilemem,” demiş ve onlarla birlikte serin karanlığa dalmış. Dipte görüş zayıf, akıntı kuvvetliymiş. Kıvırcık dikkatle bakınca iri bir kayanın ardını çamur ve yosunun tıkadığını fark etmiş. Diğerleri nefesleri yetmediği için tabakayı kıpırdatamamış. Annesinin sözlerini anımsayan Kıvırcık, küçük ama çevik kanatlarıyla kayayı yana itmiş, gagasıyla çamuru parçalayıp suyun akışına bırakmış. Derin kaynaktan buz gibi su yeniden fışkırmış; akıntı güçlenmiş, göl dolmaya başlamış.
Nefesi tükenmek üzereyken yüzeye çıkan Kıvırcık’ı arkadaşları coşkuyla karşılamış: “Gölü kurtardın!” Köylüler “Şükürler olsun, suyumuz geri geliyor!” diye birbirine sarılmış. Sular hızla berraklaşmış, çiçekler yeniden açmış. Minik kahramanı onurlandırmak için göl kenarında küçük bir şenlik düzenlenmiş; çocuklar çiçekten taçlar örüp Kıvırcık’ın boynuna takmış, yaşlılar dua etmiş. O gece yakılan fenerler suya yansıyarak yıldızlar gibi parlamış.
O günden sonra çekingen yavru bambaşka biri olmuş. Çocuklar yem atarken önce onu arar, arkadaşları yeni oyunlara davet edermiş. Kıvırcık cesaretiyle göl kıyısının neşesi olmuş.
Masal bu ya, bir gün sen de göl kıyısına gidersen pofuduk kahramanı görür, ondan aldığın ilhamla kendi içindeki saklı gücü keşfedersin. Çünkü herkesin yüreğinde, suyun altında bekleyen bir cesaret pınarı varmış.