Evvel zaman içinde; kuş cıvıltılarıyla şenlenen, mis kokulu çiçekler diyarına uzanan büyülü bir orman varmış. Kökleri derin, gövdeleri göğe uzanan ağaçlar, toprağın bağrından fışkıran çiçeklerle fısıldaşır, rüzgâr bu cennete hafif dokunuşlarla ezgi katarmış. Derler ki kelebek kanatlı peri kızları, gün ışığının aydınlattığı gizli açıklıklarda yaşar, ormanın dengesini korurmuş; insanlar nadiren görür, ama yürekten varlıklarına inanırmış.
Köyün en meraklı çocuğu Elif, bir akşam ormandan gelen tatlı bir müziği duyunca dayanamamış. Sessizce ağaçların arasından süzülürken, güneş hüzmesinin aydınlattığı küçük bir çayırda, renkli tozlar saçarak uçuşan minicik bir peri kızı görmüş. Elif’in şaşkınlığını fark eden peri gülümsemiş: “Korkma, yaklaş.” Kız ürkek adımlarla ilerlemiş; karşısındaki zarif varlık kendini tanıtmış: “Ben Su Perisiyim, derelerin ve pınarların koruyucusuyum. Çiçekler solmasın, kaynaklar kurumazsın diye çalışırım.”
Elif’in gözleri parlamış. “Ben de yardım edebilir miyim?” sorusuna peri kızı sevinçle başını sallamış: “İnsanlar da bu döngünün parçası. Dilersen birlikte ormanı güçlendirebiliriz.” O an Elif için yepyeni bir serüven başlamış.
Ertesi sabah Elif köye döndüğünde anlattıklarına kimse inanmamış; babası “Belki rüya gördün,” demiş. Fakat köyün yaşlı bilgesi, gençliğinde kelebek kanatlı bir varlık gördüğünü anımsayıp Elif’i desteklemiş. Böylece köylüler ormana saygıyla yaklaşmaya, ağaç kesmekten, çiçek koparmaktan kaçınmaya başlamış. “Perilerin koruduğu topraklara zarar vermek uğursuzluk getirir,” diyen diller kulaktan kulağa yayılmış.
Elif, Su Perisi’yle sık sık buluşur olmuş. Peri, hangi çiçeklerin budanmaya, hangi dere kıyısının fidan dikimine ihtiyacı olduğunu anlatır, Elif de öğrendiklerini köylülere aktarırmış. Sabahları gençler kurumuş dalları toplar, fidan diker; geceleri Su Perisi sihirli tozlarıyla tohumları canlandırır, güller rengini derinleştirirmiş. Çok geçmeden orman eskisinden de görkemli bir hale gelmiş: Dereler şırıl şırıl akmış, kuşlar coşku dolu şarkılara başlamış, kelebekler gökkuşağına benzer bir şölen yaratmış.
Köyün iyiliği, kervanlarla başka diyarlara yayılmış. “Bu insanlar ormana dokununca doğa bin çiçek açıyor!” diyen gezginler, kasaba kasaba bu hikâyeyi anlatmış. Köylüler, Su Perisi’nin rehberliğinde doğaya yardım etmenin huzurunu tatmış. Peri ise bazen görünmez olur, uzaktan Elif’i izler, onun kalbine cesaret fısıldarmış.
Sevgili çocuklar, bu masal sadece bir düş değil. Doğaya duyduğumuz saygı ve sevgi, onu koruyan görünmez eller gibidir. Kuşların cıvıltısında, suyun berraklığında, çiçeklerin renklerinde peri kızının izleri saklıdır. Kalbinizdeki iyilik yeşerdikçe dünya güzelleşir; çünkü en büyük sihir, merak dolu bir bakışta gizlidir.