Bir varmış bir yokmuş… Uzak bir ülkede, gökyüzüne komşu dağların eteklerinde küçük bir kasaba, beyaz evleriyle sıralanmış dururmuş. Kasabanın kenarında, dumanı eksik olmayan atölyesinde usta bir mucit yaşarmış. Ustanın maharetli elleriyle yaptığı parıl parıl metal gövdeli, ışıl gözlü bir robot varmış: Ümit. Ne var ki kasaba halkı, mekanik sesi ve çelik kolları yüzünden bu küçük robottan çekinir, “Böyle bir alet duygudan ne anlar?” diye fısıldaşırmış.
Ümit her sabah ustasını selamlar, atölyede koşturur, kendisine verilen işleri eksiksiz yaparmış. Yüreği sevgiyle dolu olsa da insanların önyargısı onu yalnız bırakırmış. Bir gün usta, “Kasabayı gezmek istersen izinlisin,” deyince Ümit merakla sokaklara çıkmış. Tam o sırada büyük çınarın altında el ele tutuşup şarkı söyleyen çocukların neşeli müziğini duymuş. Katılmak istemiş ama “Metal adam geldi!” sözleriyle geri çekilmiş; kalbi kırılmış fakat kimseyi korkutmak istememiş.
Ertesi sabah dağlardan inen şiddetli fırtına, kasabanın çeşmesine su getiren ana boruları yerinden sökmüş; herkes susuz kalmış. Usta aletlerini toplayınca Ümit ileri atılmış: “Efendim, izin verin yardım edeyim. Küçük olsam da güçlü kollarım boruları yerine takabilir.” Usta, gözlerindeki azmi görüp “Haydi evlat, birlikte çalışalım,” demiş.
Ümit, çevik kollarıyla ağır boruları kaldırmış, sağlam vidalarla ek yerlerini sıkmış. Saatler süren emek sonunda çeşmeden yeniden su fışkırınca meydanı sevinç çığlıkları doldurmuş. İlk kez yakından bakan kasabalılar robotun yüzünde korku değil, yalnızca yardım etme isteği gördüklerinde şaşırmış. Çocuklar el çırpmış, yaşlılar dua etmiş, anneler teşekkür etmiş.
Akşam olunca herkes büyük çınarın gölgesinde toplanmış. Çocuklar, “Biz senin gibi bir dost kazandık!” diyerek küçük oyuncaklarını Ümit’e vermiş, neşeyle oyun oynamışlar. Ümit’in ışıl gözleri bu kez mutluluktan parlamış. Usta sessizce gururla izlerken kasabalılar “Metal gövdenin altında sıcak bir kalp varmış,” demiş.
Zaman geçmiş, Ümit kasabanın vazgeçilmez yardımcısı olmuş. Çatılara kiremit taşıyor, yaşlıların pazar yükünü hafifletiyor, çocuklarla yeni melodiler buluyormuş. Artık kimse ondan korkmuyor; insanlar metal bedenin ardındaki sıcacık yüreği görüyormuş. Ümit de her gün “İnsan olmasam da sevebilir, sevgiyi paylaşabilirim,” diye sevinirmiş.
İşte sevgili çocuklar, gerçek dostluk ne metal beden tanır ne farklı görünüş. Yeter ki kalplerde iyilik ve anlayış olsun. Kasabanın küçük robotu bize öğretmiş ki ister insan ister makina olsun, her varlığın sevilmeye ve sevmeye hakkı vardır. Geceleri kasabanın sokaklarında hâlâ Ümit’in neşeli sesi yankılanır; o da dostluğuyla tüm kalpleri ısıtmaya devam edermiş.