Evvel zaman içinde, yemyeşil bir vadiden geçip masmavi denize dökülen bir nehrin kıyısında şirin bir köy varmış. Köylüler tarlada çalışır, hayvanlarını besler, akşamları ateş başında sohbet edermiş. Yalnızca biri bu işlere elini sürmezmiş: Zeynep. Köyde ona “Tembel Kız” derlermiş; sabahları “Biraz daha uyusam ne olur?” diye söylenir, öğlene dek miskin miskin yatarmış.
Annesi Hatice Hanım “Kızım, kalk da yardım et,” der, babası “Bütün gençler tarlada, sen evdesin,” diye kızarmış. Ama Zeynep “Başım ağrıyor”, “Çok yorgunum” diyerek işi ertelermiş. Köyde herkes bu tembelliğe üzülür, “Böyle giderse perişan olur,” diye konuşurmuş.
Bir gün köyün bilgesi Melek Nine elinde sepetiyle Zeynep’in evine uğramış. Kızı yine uzanmış görünce içeri girmiş, avucuna minicik bir tohum bırakmış: “Bunu ek; belki sana bir mucize getirir.” Zeynep alaycı bir tebessümle “Tohum ekmeyi bilmem ki,” dese de tohumu kenara koymuş.
Günler sonra evdeki erzak tükenmeye yüz tutmuş, tarlalar da kuraklıktan az ürün vermiş. Sıkıntı Zeynep’i bile kaygılandırınca pencere kenarındaki tohumu hatırlamış. “Ne olur sanki?” diyerek bahçeye inmiş, ufak bir çukur açıp tohumu gömmüş, azıcık su serpmiş.
Ertesi sabah normalde miskinlik eden Zeynep’i tuhaf bir merak uyandırmış. Bahçeye koştuğunda minik bir filiz gördüğüne inanamamış. “Yaşasın!” diye sevinmiş ama “Her gün bakmazsam kurur,” diye düşünmüş. O günden sonra güneş doğmadan kalkar, fidana su verir, toprağını havalandırır, etrafındaki yabani otları temizlermiş.
Emek verdikçe filiz gencecik bir fidan olmuş, kısa sürede mis kokulu çiçekler açmış. Zeynep “Bunları satıp aileme destek olurum,” diyerek köy meydanına tezgâh kurmuş. Çiçekler öyle beğenilmiş ki sepeti hemen tükenmiş, elde ettiği parayla eve yiyecek ve giyecek almış. Kazancını görünce daha çok çalışmaya heveslenmiş; bahçesine yeni fideler, sebzeler ekmiş, ailesiyle tarlaya yardım etmeye başlamış.
Köylüler şaşkınlık ve hayranlıkla, “Tembel Kız değil, Çiçek Ustası Zeynep!” demeye başlamış. Melek Nine uğrayıp gülümsemiş: “Gördün mü yavrum, çalışmadan ekmek de gül de bitmez.” Zeynep başını sallamış: “Bu küçücük tohum bana azmin gücünü öğretti, teşekkür ederim Nine.”
Böylece Zeynep’in tembel ünü tarihe karışmış, emeğin tadını alan genç kız her sabah sevinçle uyanıp hem bahçesini hem köyünü güzelleştirir olmuş. Köy halkı da onun hikâyesini çocuklara örnek diye anlatırmış: “Bir tohum, bir adım; sonra gelen çiçekler, meyveler ve mutluluk…”
Unutmayın sevgili çocuklar, çalışkanlık ve azim en büyük sihirdir. Küçük bir emek filizlendiğinde, tıpkı Zeynep gibi siz de hem kendi hayatınızı hem çevrenizi güzelleştirebilirsiniz.