Evvel zaman içinde yemyeşil çayırların, çiçekli vadilerin süslediği bir köy varmış. Köylüler sabah kuş sesleriyle tarlalarına gider, akşam kızıl gün batımını seyrederek dinlenirmiş. O köyde doğaya sevdalı küçük bir kız yaşarmış: Yağmur. Boş kaldıkça bahçeye çıkar, çiçeklere su verir, karıncaların telaşını, arıların vızıltısını izler, “Ne güzelsiniz!” diye fısıldarmış.
Bir gün papatyanın üstünde kırmızı benekli minik bir uğur böceği görmüş. Elini dikkatle uzatıp avucuna alınca ince bir ses işitmiş:
— “Beni çiçeklerin üzerinde gezdirdiğin için teşekkür ederim. Kalbin temiz olduğu için konuşuyorum. Beni nazikçe taşır, çevrene sevgi saçmaya devam edersen köyüne uğur ve bereket getireceğim.”
Yağmur şaşkın ama sevinçliymiş:
— “Söz veriyorum; daima iyi olacağım.”
O günden sonra Yağmur her sabah uğur böceğini çiçekten çiçeğe kondurmuş. Çok geçmeden köyde bolluk hissedilmiş: tarlalar daha verimli, hayvanlar daha sütlü, meyve ağaçları daha gür olmuş. Köylüler şükrederek “Bereketimiz arttı!” dermiş, ama sırrı yalnız Yağmur bilirmiş.
Köyün dışında hırslı bir adam yaşarmış: Ziya. Köylülerin mutluluğunu kıskanıp “Bu bolluğun kaynağı ne?” diye araştırmış. Sonunda Yağmur’un sihirli uğur böceği taşıdığı söylentisini duymuş. Bir gece gizlice bahçeye süzülmüş. Yağmur, uyumadan önce böceği bir gül yaprağına bırakmış. Ziya tam yakalamak üzereyken uğur böceği kanatlanıp kaybolmuş; o da öfkeli dönmüş.
Sabah Yağmur böceğini göremeyince üzülmüş, ama papatyaların altından minik ses duymuş:
— “Buradayım, merak etme. Gece peşimize düştüler, saklandım.”
Yağmur derin bir nefes almış. Ziya vazgeçmemiş: Köy meydanında “Bereketin kaynağını buldum! Sihirli böceği kullanıp servet kazanalım!” diye haykırmış. Bazıları heveslenmişse de Yağmur sakinlikle konuşmuş:
— “Bu böcek yalnız sevgi ve merhamet görenlere uğur getirir; zorla tutulursa sihri söner.”
Ama Ziya hırsına yenik düşmüş; bahçeye koşup böceği avucuna hapsetmiş. O an kara bulutlar toplanmış, rüzgâr uğuldamış, çiçekler başını eğmiş. Uğur böceği cılız bir sesle demiş ki:
— “Ben, iyilikle taşınırım; zorla tutan kendi şansını kapatır.”
Ziya titremiş, pişman olmuş, avucunu açmış. Böcek hemen uçup Yağmur’un omzuna konmuş; bulutlar dağılmış, güneş yeniden gülümsemiş.
Köylüler o anda anlamış ki gerçek bereket sevgi, saygı ve paylaşımda gizlidir. Yağmur böceğini nazikçe çiçekler arasında gezdirmeyi sürdürmüş, köy halkı da iyiliği elden bırakmamış.
Böylece “Uğur Böceği Masalı” kulaktan kulağa yayılmış; her dinleyene sevginin en büyük sihir, temiz bir kalbin de en kıymetli uğur olduğunu hatırlatmış.