Bir varmış bir yokmuş… Güneşin pırıl pırıl parladığı bir göl kıyısında, bembeyaz tüyleriyle neşeli bir ördek yaşarmış: Vak Vak Vaki. Suya her girişinde kanatlarıyla şaplak atar, “Vak vak!” diyerek şarkı söyler, kıyıda daima en önde yürürmüş.
Bir sabah erkenden uyanan Vaki, “Bugün başıma ne macera gelecek?” diye düşünerek göle dalmış, minik balıklarla oynaşmış. Derken uzaklardan kaz kardeşlerin kanat sesleri duyulmuş; uzun göç yolculuğuna başlamadan dinlenmek için bu sakin göle inmişler. Beyaz, kahverengi, gri tüylü kazlarla tanışan Vaki kendini tanıtmış:
— “Ben gölün en neşeli ördeği Vak Vak Vaki’yim!”
Sıcakkanlı tavrıyla hepsinin gönlünü kazanmış, birlikte suya atlayıp oynamaya başlamışlar. Kanat çırpışları ve kahkahalar gölün üstünü doldurmuş; tavşanlar çalılardan, kirpiler çimenlerden, baykuşlar sazlık tepelerinden bu şenliği izlemiş.

Öğle vakti ormandan ürpertici bir kükreme gelmiş: uzak diyarlardan yolu düşen altın postlu bir kaplan yaklaşıyormuş. Kazların en büyüğü Vaki’yi uyarmış:
— “Dikkatli ol, avlanmak isteyebilir!”
Akşam serinliği çökünce kazlar kıyıda dinlenmiş; Vaki göl çevresini kolaçan etmiş. Derken kaplan sazlıkları yararak belirmiş, parlayan gözleriyle etrafı süzüyormuş. O sırada yürümeyi yeni öğrenen bir ördek yavrusu merakla kaplana doğru seğirtmiş.
Bunu gören Vaki, yüreğini kaplayan cesaretle suya dalmış, diğer kıyıdan fırlayıp yavruyla kaplan arasına dikilmiş. Kanatlarını sonuna dek açıp yüksek sesle “VAK VAAAK!” diye haykırmış. Gürültü kaplanı şaşırtırken kaz kardeşler de yardıma koşmuş, hep bir ağızdan bağırıp su sıçratmışlar. Kalabalığı gören kaplan pes edip ormanın derinliklerine çekilmiş.
Yavru ördek korkuyla Vaki’ye sarılmış; kazlar hayranlıkla:
— “Neşeli dediler ama cesurmuşsun da!” demişler. O günden sonra göl sakinleri Vaki’ye yalnız en neşeli değil en yürekli ördek gözüyle bakmış.
Kaz kardeşler kısa molalarının ardından göçe hazırlanırken, Vaki’ye teşekkür etmişler:
— “Senin gibi dost edindiğimiz için mutluyuz. Bu göle yine uğrarsak ilk arayacağımız sensin.”
Tüm orman halkı, tavşanından baykuşuna, Vaki’nin mertliğini dilden dile anlatır olmuş. Yeni gelen her ziyaretçi, gölün berrak sularında yüzen bu beyaz kahramanın macerasını dinleyip cesaretin, dostluğun ve neşenin gücünü öğrenmiş.
Ve gökten üç elma düşmüş: biri masalı dinleyen miniklerin, biri anlatan ebeveynlerin, öteki de ormanı aydınlatan Vak Vak Vaki’nin başına… Göl kıyısında sevgi ve cesaret var oldukça herkes mutlu mesut yaşamış.